Saat: 06:41
İki gündür yazamadım. O kadar yorgunum ki anlatamam. Cuma günü üç tencere sarma sarıp, bir tencere de dolma doldurdum. Sabah saat on buçukta başladım ve akşam yedi buçukta işim bitmişti ama bende bitmiştim. Çok şükür ki elimdeki yapraklar bitti. Oğlum ve ben yaprak sarmasını çok seviyoruz. Ama asıl bu sarma işini oğlum için yapıyorum. Sırf onun için yaprak sarmayı öğrendim. Sarmaları pişirip dondurucuya koyuyorum ve yemek olmadığında, acil durumlarda ya da canımız istediğinde çıkarıp yiyoruz. Çok şükür bitti. Allah'ım yemeyi nasip etsin inşallah.
Perşembe akşamı tiyatroya gittik. Süresi çok uzundu. Oyuncu performansları çok iyiydi. Fakat bazen kendinizi salak gibi hissedersiniz ya bazı tiyatro, dizi ve sinemaları izlediğinizde, bende bu tiyatroda bazı yerlerde öyle hissettim. Uzun bir tarih oyunu olmasının yanı sıra, kısa zamana tiyatro oyunu sığdırılmasının da durumla alakası olduğunu düşünüyorum. Ancak izleyiciyi çokta oyunun içine çektiğini düşünmüyorum. Oyunun sahne dekoru, performanslarına bir diyeceğim yoktu. Çok beğendiğimi söyleyebilirim. Özellikle devlet tiyatrolarının oyunu olduğundan bu oyunu izlemekten inanılmaz keyif aldım. Zira oyunculuklar on numara beş yıldız durumdaydı.
Oyun çıkışından oğlum kayınvalidemlerde kaldığından onlara gittik. Hem oğlumu hem de diğerlerini görmüş olduk. Eksikleri varmış evden istediği şeyler. Onları da götürdük aynı zamanda. Artık eskisi gibi sürekli yanımızda olamıyor. Gönül istiyor ki sürekli yanımızda olsunlar ama maalesef büyüyorlar. Zaman geçiyor, hayat akıyor. Bizler de yaşlanıyoruz. Bir yerden sonra bir Köroğlu, bir ayvaz kalıyorsun. Çocuklar yuvadan uçup gidiyor. Belki de büyüdüklerini kabul etmek istemiyoruz. Hep doğdukları gibi kalsalar hiç büyümeseler oysa ne güzel olurdu.
Dün akşam oğlumla yine kapıştık. Bazen çok başının dikine gidiyor. Anlaşamadığımız zamanlar oluyor. Beni ne zaman anlar bilmiyorum. Ama bu kuzumu sevmediğim anlamına gelmiyor tabii ki. Sadece sürekli çatışma halinde olmak beni yoruyor ve çok üzülüyorum. Umarım bu tartışmalarımız bir yerde son bulur. Zira bazen çok bunalıyorum ve bu bir gün beni hepten hasta edecek. Bu sıra yine tansiyon oynayıp duruyor. Hele dün kafam patlayacak gibiydi. Ağrısı dayanılmaz oluyor ve Allah korusun fakat bir gün bu ağrılarla beyin kanaması geçireceğim diye korkmuyor da değilim. Rahmetli anneannem ve babaannem derdi ki; "Bir gün biz ölünce değerimizi anlarsınız. Ama bizi bulamazsınız." Oğlum da o zaman mı değerimi anlayacak bilmiyorum. Tek temennim o kadar geç olmadan, gözüm görürken onunla kaliteli zaman geçirebilmek. Aksi takdirde gözlerim açık gidecek. Bu yüzden hep çocuk kalsınlar istiyorum belki de. Çünkü büyüdükçe farklı dil konuşuyor gibi olmaya başlıyor. Birbirimizi anlamakta zorlanıyoruz. Yanlış anlaşılmalara da çok müsait oluyor bu durumlar. Diyorum ya keşke, keşke hep bebek kalabilseler. Hep yanımızda olabilseler. Biliyorum bir gün ömrüm bitecek. Tek üzüntüm oğlum ve eşimden ayrılmak olacak. Yoksa ölümden korkmuyorum. Tek derdim sevdiklerime doyamadan ölmek.