Saat: 07:44
Bu sabah yine zor uyandım. Dün oldukça yoğun şekilde çalıştım. Sanırım gözlerimi fazla yormuşum. Sabah gözlerim çok fena batıyordu ve gözlerimi açamadım. Uyandığımda bir saat daha geç olmuştu. 07:15'de uyandım ama o bir saatlik uyku iyi geldi.
Dün iki tane kitap atölyesine katıldım. Birinden pek keyif aldığım söylenemez. Anlatımı çok tat vermedi. Diğer atölye ise yazarla sohbetti. Değişik bir anlatım tarzı var. Denk gelirse okuyabilirim ama özellikle kitabını alıp okuyacağımı sanmıyorum. Ayrıca online yazarlık atölyesine katıldım. Eğitmen enerjisi ve anlatımıyla çok tatlıydı. Bayıldım. Farklı bakış açıları sundu ve bize bir haftalık ödevler verdi. İki tane okumamız içinde kitap önerisi verdi.
Bu hafta yine çok yoğun. Haftayı iyi planlamak gerekiyor. Bu hafta bitirilmesi gereken kitaplar var. Belediyenin açmış olduğu yazarlık kursuna kayıt için gitmem gerekiyor. Bir günüm ev dışında geçeceği için mecburen kalan günlerde blog yazılarımı da tamamlamam gerek. Ayrıca evde tam olarak zamanım olan son hafta. Kurslar başlayacak. Yazılarda güncele gelebilirsem eğer daha düzenli gideceğini düşünüyorum. Yazarlık atölyesinin ödevlerinden birisi de kişilerin yüzüne bakmadan ayak ve ellerini görerek kişilik yani karakter yaratmak. Bir kafede bunu yapmamızı istiyor. Aynı şekilde kafede yine, kız-kıza, erkek-erkeğe ve karma grupların hareket, konuşma, davranışlarının da yazılması ödevi var. Bu ödevi de kayıt için gittiğim zaman yapmalıyım. Merkeze uzak olduğumuz için sürekli çarşıya gitmek zor oluyor. Aslında bugün yapabilsem güzel olur gibi. Yarın regl olacak gibiyim. O halde dışarıda dolaşmak zor. Neyse bakacağız. Bugün evde yemek dışında işim yok. Bir makinede çamaşır yıkamam gerek. Ev boşken daha rahat çalışıyorum. Araya eşim ve oğlum girip bir şey sorunca dikkatim dağılıyor. Bu nedenle sabah saatleri yazmak için ideal.
Kendime de yeni yazı kalemleri de almalıyım. Kırtasiye ürünlerine aşığım. Bugün oğlum anneannesinde kalacak. Betül'de gelecekmiş. Eşimde geç gelebilir belki. Kadiş'in kocası da iki hafta evdeymiş. Onunla iki hafta telefonda konuşamayız. Bu yüzden öğleden sonraları daha çok yazabilirim. Onunla telefonda konuşmalarımız çok uzun sürüyor. Anlatacak çok şey oluyor. En az konuştuğumuz iki saat sürüyor. Rekorumuz sanırım yedi-sekiz saat vardır. Bu haftayı telefon görüşmesi olmadan daha verimli geçireceğim. Her ne kadar Kadiş'i özleyecek olsam da, Allah ona da sabır versin. Zira kocasının istekleri bitmiyor. Hastalık başlangıcı olsa hemen tövbe yarabbim kanser olmuş gibi muamele yapmaya başlıyor kendisine. Adam takıntılı. Önceki günden kalma yemeği yemez. Çamaşır sepetinde çamaşır olmasına dayanamaz. Ev her gün süpürülecek. Dağınık yer olmayacak. Maşallah iyi sabrediyor. Pasaklı birine düşmüş olsaydı hali ne olurdu bilemiyorum. Her dediğine itiraz etmeden yaptığı için böyle. Ah bir de her gün tatlı olacak. Adam dünyaya yemek yemek iççin gelmiş gibi. Sürekli yemek düşünüyor. Yazık ki hayatı boyunca amacı sadece bu. İşten gelsin, bir Türk kahvesi için. Akşam yemeği olana kadar uyusun. Ne güzel dünya. Karısına da hizmetçi gibi davransın. Çocuğuna şefkat göstermesin. Yazık ki ne yazık. Hafta sonları canı isterse dışarı çıkacak, istemezse de çok para gittiğinden yakınacak. Bu tür insanlar bencil. Sırf kendileri için yaşıyorlar ne yazık ki. Dünya onların etrafında dönüyor gibi davranıyorlar. Herkes onlara saygı göstermek zorunda. Her istediğini yapmak, her dediğine boyun eğmek zorunda. Cazgır bir kadına denk gelseydi kuzu gibi olur, tek kelime edemezdi. Allah dağına göre kar veriyor demek ki. Yoksa bu hayat böyle asla çekilmez.