Saat: 07:28
Dün koşuşturmalı geçti. Sabah yarım saat dans ettim. Az ama başlangıç için çok bile olduğunu söyleyebilirim. Çünkü sabah her yerim ağrıyordu ve resmen dayak yemiş gibi uyandım. Hani derler ya "İliğim, kemiğim ağrıyor" diye. Hah işte aynen o vaziyette uyandım. Fakat başlamak bitirmenin yarısıdır. Bugünde devam edeceğim. Hoş şu anda yatak daha cazip geliyor, yalan yok.
Dün İngilizce kursunda sınav olacaktı ve ben bu sefer itiraz hakkımı kullandım. Zaten herkes erteletip duruyordu. Bu seferde ben sonra sınav olmamızı söyledim. Zaten kursta bir avuç insan kaldık. Şayet sekiz kişinin altına düşerse kişi sayısı kurs kapatılırmış. Hoş benim derdim zaten sertifika değil. A2 sertifikasını B1 seviyesindeki kursa katılabilmek için istiyorum. Yoksa bu saatten sonra sertifika ne işime yarayacak. Zerre kadar umurumda değil. Ancak perşembe günü yapılacak olan sınava da biraz çalışmam gerekiyor. Bu gecede eve geç geleceğim. Neyse bugün kursta biraz çalışırım olmazsa.
Akşam yemeğinde köfte ve makarna vardı. Oğlumun ellerine sağlık. Köftesi güzel olmuş. Ben iki kaşık makarna yedim sadece. Kalanını salata ile destekleyince güzelce doydum çok şükür. Yemek sonrasında tiyatroya gittik. Siyasal mesaj vermesi açısından eşim pek beğenmedi. Zaten tiyatro oyunlarını da çok sevdiği söylenemez. Ucu açık kalan oyunları pek sevmiyor. Oyuncuların oyunculukları çok iyiydi. Tiyatro zaten başlı başına zor. Emek istiyor. Normalde konuştuklarımızı unuturken sürekli ezber yapmak, kelime atlamadan bunu izleyiciye aktarmak daha da zor.
Dün gece yarım saat geç uyudum. Altı saat yirmi iki dakika uyumuşum. Uyku puanım yetmiş yedi. Derin uyku sürem bu sıralar düşük çıkıyor. Derin uykumu derinleştirmek için ne yapmam gerek bilmiyorum. Bir ara araştırayım.
Bugün yemek yapmayacağım. Dondurucudan dolma ve yaprak sarması çıkaracağım. Dünden kalan makarna ile yesinler. Ben bugün yumurta ve ton balığı ile devam. Yanına da mis gibi salata. Bugün yine pek keyfim yok. Akşam yine koro çalışması var. Sonrasında tatile giriyoruz.
Benim Gemlik işi de yan yattı, çamura battı. Meloş'un kardeşi hastanede yatıyormuş. Ben onu tamamen unuttum. Bir de ablasının oğlu evleniyor. Aslında mecburi bir evlilik de denilebilir. Bebek bekliyorlarmış. Yani biraz ortalık karışık. Bu yüzden de daha müsait bir zamanda gitmeyi tercih ettim.
Bu süreçte bende bol bol yazarım diye düşünüyorum. Evde de işler bitmiyor. Daha silemediğim mutfak dolaplarım, temizlenmeyi bekleyen bir fırın var. Aaman olduğu kadar, olmadığı kader. Ne yapayım yani? Kendimi hiç üzemem. Canım sağolsun. Gerisi nasıl olsa bir şekilde hallediliyor. Rahmetli dayımın dediği gibi Yan gelip yatanda kadın, kıçını yırtan da!...