Saat: 06:54
Dün eşimin yanına yattıktan sonra uyanma saatim saati onu bulmuştu. İçim öyle bir geçmiş ki, dünyayla bağlantıyı kopartmışım. Ama uyumak iyi gelmedi. İnsanı salak gibi yapıyor. Oğlumu uyandırdım ve üniversiteye gönderdim. Sabah dersi yoktu. Dün pek tadım yoktu. Hatta Türk Sanat Müziği koro çalışmasına bile gitmek istemedim. Yağmur yağıyordu. Fakat ders kaçırmamak adına mecburen gittim. İyi ki de gitmişim. Yağmur yağıyor olsa da, dışarı çıkmak ruhuma dokundu sanki. Bazen böyle hiçbir şey yapasım gelmiyor. Her şey boş ve amaçsız geliyor. Sonra kendi kendime diyorum ki, nereye kadar boş ve amaçsız yaşayacaksın. Kurslar da bir amaca hizmet etmiyor mu? Bazen insan depresyon moduna geçiyor. Yataktan çıkasın, koluna dahi kaldırasın gelmiyor. Hatta ağzını açıp tek kelime etmek dahi içinden gelmiyor. Mesela battaniye altında, elinde kahve, televizyonda romantik komedi film. Al sana mis gibi depresyon havası. Hatta arada ağlarsan süper depresyon havası. Neyse sabah sabah depresif ruh halinden çıkayım.
Bugün oğlum evde. Akşam yemeğini ona yıktım. Köfte ve makarna yapacak. Bugünden itibaren evde spora başlıyorum. Dünden itibaren yeme düzenimi sağlamaya başladım. Altı yumurta, bir tane ton balığı, iki kupa kahve ve akşam biraz kestane yiyerek günü tamamladım. Süreç biraz sancılı olacak ama nefes alamıyorum. Yürürken zorlanıyorum. Belli bir yaştan sonra kilo vermek daha zor tabii. Metabolizma yavaşlıyor. Hareket olmayınca daha da zor oluyor kilo vermek.
Akşam Sude'yi aradım. Biraz konuştuk ama keyfi pek yerinde değil. Sanırım Didim'de okuma hevesi rafa kalkmış. Özgür bir şey dememiş. Konusunu bile açmıyormuş. Hayırlısı olsun ne diyelim. Belki Mardin onun için daha hayırlıdır. Konuşurken kilo meselesini söyledim. Hatta eski fotoğraflarımdan attım kendisine. Zayıf zamanlarımdan. Benimle aynı fikirde. Mesele görüntü değil elbette sağlık ama elli beş kilo zamanlarımda güzel durmuyor da değil hani. Eskiden yaptım, yine yapabilirim. İnanıyorum. Rahmetli anneannem "Kız boğazı, kaz boğazı. Boğazınıza taş çakın oturun!..." derdi. Onun dinlemenin vakti gelmişte geçiyor.
Akşama tiyatro oyunu var. Uzun zaman oldu tiyatroya gitmeyeli. Pandemi öncesinde ne çok giderdik. Yeniden tiyatro oyunlarını hayatımıza almaya başladım. Eşim ne kadar memnun bu durumdan bilmiyorum ama sağolsun gelmemezlik de yapmıyor. Çok teşekkürler kocacığım.
Bugün İngilizce kursu var. Sanırım sınavda var. Kapak açmadım daha. Spor sonrasında biraz çalışayım. Spor dediysem dans edeceğim. Öncesinde durduğun yerde yürüyüş ile vücut ısıtma yapıyorum. Sonrasında oryantal dans. Dans daha eğlenceli ve vücudun her bir yerini çalıştırıyor. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsun. Bu yüzden spor olarak dansı tercih ediyorum. Yoksa sürdürülebilir olmuyor. Dans öncesi kahve içmek yağ yakımı açısından önemliymiş. Fark etmez, yağ yakmasa da kahveyi her türlü içerim. Hatta serum olarak bile bağlayabilirler. O kadar çok seviyorum.
Bir dönem evde spor çok iyi gidiyordu. Öyle ki arada dışarıda da yürüyüş yapıyordum ve sıkılaşmaya da başlamıştım. İki sene ne çabuk geçmiş. Özellikle göbek ve kursak çevresi azıcık incelse rahat edeceğim. Neyse başlamak bitirmenin yarısıdır.
Aslında yazacak çok şey var ama kahve içerken biraz blog yazıp, sonrasında da dansa geçmem lazım. Yazmak güzel ama bir de deftere yazarken kolum yorulmasa süper olacak.
On beş tatilde kurslarım tatilmiş. O sürede evde olacağım inşallah uzun uzun yazarım.
Aslında Gemlik'e kaçasım var. Şöyle bir kaç gün bile olur. Neyse Meloş ile konuşup, duruma göre bilet bakarım. Değişiklik her zaman iyidir.